29 Haziran 2015 Pazartesi

Adam ve Kadın part 3

Adam gözlerini açtığında, başında iri yarı bir doktor bekliyormuş. Doktor o kadar iri yarıymış ki, boynu tavana değiyormuş. Adam biran kendini harikalar diyarında sanmış. Bu düşünceyi fazlasıyla saçma bulmak üzereymiş, ta ki takım elbiselerini giyip karşındaki sandalyede oturan beyaz tavşanı görene kadar. Adam gözlerini ovalayıp yeniden açmış. Doktor hala başında bekliyormuş. Eliyle adamın başına uzanmış. Saçlarının arasından yeşil bir kurt çıkarmış.
"İşte" demiş doktor,
"şimdi hiçbirşeyin kalmadı"
"yani" demiş adam, "subdural hematom olmamış mıyım?"
"yok" demiş doktor, "o yazarın ukalalığı"
"peki" demiş adam, "teşekkür ederim"
"rica ederim" demiş doktor.
"ben gideyim öyleyse" demiş adam
"gidin" demiş doktor.
"başımdan çıkan kurt" demiş adam
"nolmuş kurta?" demiş doktor
"bilmiyorum" demiş adam
doktor konuşmamış bunun üzerine
"peki nolucak?" demiş adam
"kime nolucak" demiş doktor
"kurttan bahsediyorduk az önce" demiş adam
"haa, şu kurt" demiş doktor
"ta kendisi" demiş adam
"kurt mezarlığına gömeriz genelde" demiş doktor
adam cümledeki imayı anlamış.
"son olarak" demiş adam  kapıdan çıkmak üzereyken
"yanınızdaki sandalyede takım elbiseli beyaz bir tavşan oturuyor"
Dehşet içinde bakmış doktor. Gülümseyerek çıkmış adam.
Kadın hastane odasında yapayalnız bekliyormuş. Ne gelen varmış ne giden. "Ah şu sağlık sektörü" diye geçirmiş içinden. Karşısındaki duvara monte edilmiş led televizyonda dişi mavi okyanus salyangozlarının -ki bilim dünyası onlara "Glaucus atlanticus" diyormuş- çiftleşme sırasında çıkardıkları sesleri araştıran bir belgesel oynuyormuş. Erkek seslendirici şöyle diyormuş "Glaucilla Marginata türü ile yakın akrabalık bağlarına sahiptir. Sıklıkla, türünün diğer bireyleriyle beslenip yamyamlık davranışları gösterebilir." Kadın cama doğru çevirmiş bakışlarını. Camın önündeki kargayla gözgöze gelmişler. Kadın irkilmiş kargadan. Karganın üç tane gözü varmış. Aslında kadın gittiği her yerde bu kargayı görüyormuş. Bu kadının en büyük sırrıymış. Henüz onyedi yaşındayken tanışmışlar kargayla. O gün üç büyük günah işlemiş kadın. Gece uyurken yağmur yağmaya başlamış sonra. Yağmur öyle şiddetli yağıyormuş ki, kapı altlarından içeriye girmeye başlamış. Kadın gözlerini açtığında tüm oda tavana kadar sular içindeymiş. İşte tam o anda kargayı görmüş ilk kez. Üç gözüyle ona bakıyormuş camdan. Bir daha ayrılmamış karga. Kadın bakışlarını kapıya çevirmiş bu kez. Kapı açılmış sonra. İçeriye telaşlı bir doktor girmiş. Elinde röntgen sonuçları varmış doktorun. Gözlüğünü işaret parmağı ile burun kemiğine doğru itmiş.
"Neyse ki kırık değilmiş" demiş kadına
"Geçen bölümde kırılmıştı" demiş kadın.
"Olur öyle" demiş doktor.
Saatine bakmış kadın.
"Ben gideyim o zaman" demiş.
"Daha değil" demiş doktor.
Doktorun alnına düşen kahkülleri varmış. Sivri burnu ve hafif çıkık elmacık kemikleri onu tuhaf bir havaya sokuyormuş. Diz altına kadar inen pileli eteğinin önünde kahve lekesi varmış.
"neden?" diye sormuş kadın.
"Tavukça biliyor musun?" demiş doktor.
Kafasını iki yana sallamış kadın.
"Yazık" demiş doktor.
Elini kaldırıp hızlıca duvara yapıştırmış. Biranda odada deminden beri devam eden fakat kadının varlığını o an farkettiği vızıldama sona ermiş. Kendini hiç olmadığı kadar iyi hissetmiş.Sonsuzluk gibi bir sesmiş sona eren. Sonsuzluk gibiymiş. Önlüğünün cebinden dezenfektan çıkarmış doktor. Ellerini ovalarken, sineğin kanı dezenfektana karışmış.
"Tavukları anlayamazsan, hiçbirşeyi anlayamazsın"
"Çocukken yazları yazılmıştım kursuna" demiş kadın.
"Bu denli önemli olacağını düşünmemiştim"
"Ayağınıza dikkat edin edin" demiş doktor.
"Bu kadar yüksek topuklu giymemenizi öneririm."
Gülümsemiş kadın.
Odadan çıkarken kargayla doktoru öylece bırakmış.

0 yorum:

Yorum Gönder