Bir zamanlar koleksiyon yapma modası vardı ve bende peçete koleksiyonu yaparak, nasibini alanlar kervanına girmiştim. Çocukluğumun Manisasında, mahallenin bütün çocukları olarak, apartman apartman dolaşıp, hiç tanımadığımız insanlardan 'Teyzeeee biz peçete koleksiyonu yapıyoruuuz, varsa bir tane peçete verir misiniz?' deyip, koleksiyonumuza yeni eserler katardık. Allah'ım ne cesaret ama. Sapığın biri çıksa al başına belayı. Ama o zamanlar güvenliymiş demek ki, başımıza çok şükür birşey gelmemiş. Bazı teyzeler, kağıt peçete istediğimizi anlamaz, mutfaktan, işlemeli kumaş peçetelerini getirirlerdi. Bizde onlara bakıp burun kıvırır, 'yok teyze yeaa sen anlamadın biz kağıt peçete istiyoruz' diye arsız arsız cevap verirdik. Bazende kapısını çaldığımız evin sahibi zenginse, o zamanlar amerikan peçete dediğimiz, şimdinin renkli peçetelerinden verir, biz de bayram yapardık. Zira bir amerikan peçeteyi, eğer aynından bizde varsa, dört tane türk peçetesi ile değişir, peçete sayımızı arttırırdık. Bütün peçeteleri tasnifler, her birini kendi kategorisinde ayrı ayrı poşetlere koyar saklardım. Hayatımda da hiç bir işi o kadar özenle yapmamışımdır herhalde. Uzun yıllar sürdü peçete koleksiyonumu tamamlama işim. Hatta sonraları kardeşimde ortakçı çıktı başıma. Bir müddet beraber devam ettirdik. Bir ara babamın yurt dışından bazı ahbapları, koleksiyonumuzdan haberdar olunca, bize bulundukları yerlerden peçete göndermeye başladılar. Gönderdikleri her peçete de bugün bile hala eşine rastlamadığım güzellikte peçetlerdi. Yuvarlak şekilli peçeteler, ipek kağıttan dokunmuş peçeteler.. Yani insan ağzını silmeye utanır, o derece. O yıllarda okul dönüşü bağımlı gibi hergün posta kutusuna bakardım. Eğer geldiyse ve içinde peçete varsa, zarf kalın olurdu. Nasıl büyük bir heyecanla ve peçeteye zarar vermemek için dikkatle açar, sonrada dakikalarca bakardım. Şimdilerde bile bu durum bazen rüyalarıma girer. Rüyamda posta kutumda birbirinden güzel peçeteler geldiğini görürüm. Zaten hayatımda o kadar uzun süre devam ettirebildiğim tek hobim de o oldu. Darısı blog yazma işime diyelim. Bir ara pul koleksiyonuna ve kartpostal koleksiyonuna heves edip başladım, ama onlar o kadar tatmin etmemişlerdi. Peçete toplamanın apayrı bir hazzı vardı. Bir de pul ve kartpostal koleksiyonu yapan fazla kimse yoktu etrafımda ve tek başına çok eğlenceli olmuyordu. Tabi koleksiyonunda, aynı parçadan birden fazla olduğunda değişecek kimsenin olmaması da cabası.
Binbir zahmet ve özenle topladığımız o peçeteler az badireler de atlatmadılar. Kaç defa evi su bastı, kaç kez taşındık ama ufak tefek zaiyatlar dışında önemli bir kaybım olmamaıştı, ta ki kardeşim, koleksiyonumuzun en değerli parçalarını kız arkadaşıyla geçirdiği bir yılbaşı sofrasında harcayana kadar. Yani şöyleki; eşim duymasın, bazen arabayı sürtüyorum oraya buraya, o zaman bile o kadar canım yanmıyor. Hala hatırladığımda canım yanar. Eşyalara değer veren biri değilimdir. Kırılsın dökülsün umrumda olmaz, ancak koleksiyonum için aynı şeyi söyleyemem. On yıla yakın emek verdim ve benim için hakikaten değerliler. Ama tabi giden gitti. Neyse ki peçeteleri barındırma sırası bende. Hatta artık kardeşimin sırası geldiğinde bile vereceğimi hiç sanmıyorum. Belki ilerde çocuklarımıza bırakırız kimbilir..Biraz onunkiler bakar, biraz benimki(ler). Ben zaten geçenlerde oğluma koleksiyonumu gösterdim ve onuda özendirdim. O da baişlamaya karar verdi. İlk peçetesini ben hediye ettim. Tabi ne kadar istikrarlı olur bilemeyeceğim. Zamanla göreceğim artık.
Artık neredeyse 20 küsur yıllık olan peçetelerimden birkaç tanesini sizler için yayınlıyorum. Buyrun bakalım beğenecek misiniz?
20 yıllık peçeteler çok hoşmuş. beğendim. :))
YanıtlaSilTeşekkürler:) Evet hepsi birbirinden güzeller ama iyice yıprandılar artık. Sanıyorum çerçeveletmek lazım. Bu şekilde daha ne kadar dayanabilirler bilmiyorum.
YanıtlaSilBirbirinden harika peçeteler çok sevdim bu ürünleri kesinlikle bende bunlara sahip olmak isterdim.
YanıtlaSil