16 Haziran 2012 Cumartesi

BAŞLIKSIZ

     Bazen ne kolaydır başkalarına ahkam kesmek, nasihat vermek.. Konu başkalarının hayatı olunca, herkes biranda ilişki uzmanı olup çıkıyor. Ama nedense hemen herkes kendi hayatında çuvallamış durumda. Belki de başkalarının hayatlarını yorumlarken, duygularımızı devreye sokmadan, sadece akıl süzgecimizden geçirdirdiğimiz için sonuçlar mantıklı oluyor. Ama kendi hayatımızda sadece aklımızla, mantığımızla kararlar alamıyoruz. İşin içine duygularımızda karışıyor ve herşey arapsaçına dönüyor. İç sesimiz, mantıkla duygularımız arasında gidip geliyor, durmadan fikir değiştirip kafamızı karıştırıyor. Böyle bakınca herşeyin sorumlusu duygularımız gibi görünüyor. Ama çekilen onca acıya ve sıkıntıya rağmen, duygusuz bir hayat yaşamayı ister miydik? Sanmıyorum. Böyle böyle büyüyoruz hayatta. Sebep sonuç ilişkisini öğrenmemiz ömür boyu sürüyor. Bebekken oyuncağımız yere düştüğünde ses çıkardığını öğreniyoruz mesela, büyüyünce daha acı tecrübeler deneyimliyoruz. Bazen zaman alıyor öğrenmelerimiz; aynı hataları zevk alır gibi defaaten yapıyoruz..Hadi itiraf edelim belki biraz zevk de alıyoruz. İnsanoğlunun acıyı sevdiği ve bazen acıyla beslendiği bilinen bir gerçek. Belki daha yüksek bir gerçeklik düzeyine ulaşırız birgün, kimbilir.

****************************************************************

     İmkansızlık kelimesiyle kodluyoruz ya zaman zaman beyinlerimizi, işte bütün dünya için imkansız olanı mümkün hale getirmiş Nik Wallenda. Niagara Şelalesi’nin bir ucundan öbürüne tel üzerinde 550 metre yürümeyi başaran ilk insan olmuş. İnsanlara imkanın sınırı olmadığını, istemenin ve inanmanın mutlak başarı olduğunu hatırlattığı için bende tebrik ediyorum kendisini.

0 yorum:

Yorum Gönder