2 Mart 2012 Cuma

Tencerenin Laneti

Bugün kesinlikle emin oldumki tencerelerimden biri lanetli. Yani onca tencerem var, pişirdiğim yemekleri  Bülent abla yese 'fevkaladenin fevkinde' diyecek biliyorum, gelgelelim nezaman bu tencerede yemek pişirmeye kalksam, yemeği yakıyorum. Hayır bende de hata var. Sen soğanı salçayı kavururken ne diye çorap katlamaya gidiyorsun. Onca çorap içinde doğru eşleştirmeyi yap, katla, yerleştir derken olacağı bu yani. Ama işte böyle basiretsizlikleri, hep bu tencerede yemek pişerken yapıyorum. Yani mesela bir büyük boy olanında pişirmeye kalksaydım, eminim çorap peşine düşmezdim. Dünyaya kadın olarak gelipte, sihirli güçlere sahip olmamak haksızlık zaten.  Evde döne döne oyuncak toplamaktan, çamaşır katlamaktan, öğlene yemeği yetiştirmeye çalışmaktan başım dönme dolap. Halbuki çok değil, bir on yıl önce böyle miydi? O zamanlar tek derdim süslenip püslenmek, takmak takıştırmak, gezmek tozmaktı. Ahhh Ayşem, bilememişim ben senin kadrini kıymetini. Sana içinde dağınık ve sakar terimlerini barındıran tüm sözlerimi geri alıyorum kuzum. Evet bazen salondaki kahvaltı sofrasını, salonu temizleyecek olan benim mi kaldıracağım,yoksa bulaşıkları yıkayacak olan senin mi kaldıracağın husunda, derin ve uzun istişareler yapmıyor değildik. Hatta uzlaşamayıp, bitarafımızdan uydurduğumuz bilirkişi heyetini arayıp sorduğumuz olmadı mı oldu. Ama işte senin telefonu kapatırken kırmaların, banyodaki duş başlığını bozman, hatta ve hatta, binbir hevesle aldığım aromatik yağlarla girdiğim banyo keyfim sırasında, anahtarını ve çantanı Bilkan'ın arabasında unutup ısrarla zile basman, benim ısrarla umursamayıp, senin köşedeki bakkaldan ısrarla ev telefonunu araman ve sonunda banyo keyfimin içine etmen bile, o kadarda büyütülecek şeyler değilmiş. Üstelik, üst kattaki yaşlı ayşe teyze geldiğinde, onun dayanılmaz gençlik hikayelerini dinleme sıranı çaktırmadan bana kakalamaya çalıştığını anlamıyor değildim. Hiç unutmam, birgün yine tam sen arkadaşlarınla çıkmak üzereyken, Ayşe teyze gelmiş, sende nöbet sıranı bana kakalayıp gitmiştin. Ayşe teyze, o gece  saatlerce kocasının onu nasıl eşşek sırtında kaçırdığını, sonra göl kenarına geldiklerinde tekne bulamayışlarını, çaresizce ne yapacaklarını bilmezken, bilmem kimin yardım ettiğini anlatmış, bende bu satışının intikamını çok feci alacağıma karar vermiştim. Ama gerek kalmamış, Ayşe teyze bizi karıştırıp, annene 'aslı iyide öteki ayşe yokmu fosur fosur sigara içiyor' diyerek benim yerime intikamımı almıştı. Ara sıra sen yokken gelip 'nerde yine ev arkadaşın? hep geziyor, ne zaman gelsem temizliği sen yapıyoprsun' şeklinde beni sana karşı doldurmaya çalışıyordu ama ben yemiyordum tabi. Velakin güzel günlerdi. Gerçi kız kıza içmeye gittiğimiz gece, ben sarhoş olup Bilkan'ın arabasına kusunca,  kızcağız arabasını satıp değiştirmek zorunda kalmıştı ama olsun..bak şimdi çocuklarına anlatacağı bir anı oldu hiç olmazsa (allahım bu satırları Bilkan okumasın yalvarıyorum lütfen) sonra benim ferhatla tanışıp evlilik hayallerim, senin üniversite affından yararlanıp okul durumundan tayin olma hayallerinle kesişince, yazsan romanlara sığmayacak 5 yıllık ev arkadaşlığı maceramızın noktası konulmuş oldu. Vel hasıl kelam, bugün yemeği yakmış olabilirim ama benim için değerini asla kaybetmeyecek olan dostumu anmama vesile olan tencereme bu platformdan teşekkürü borç biliyorum. ha birde amcamgille teyzemgilin oğulları askerden geldi, onlarada selam yolluyyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder