27 Şubat 2012 Pazartesi

Eskilerden bir mektup

Bugün eskileri karıştırırken, yıllar önce yazdığım bir mektubu buldum ve paylaşmak istedim.

*********************

Bu şehrin iklimine bir türlü alışamadığım göğünden, yüreğime taşan denizinden, o denizin üzerinde uçuşan gümüş renkli martılardan ve yalnızlığımı sana  ayarladığım esmer bir geceden selam sözü alarak başladım sana yazmaya.

Bana beyazı öğreten sevgili;

Simsiyah gözlerini, incecik parmaklarını, çekingen gülüşünü özledim.

Yüreğimi aydınlatan, ama karanlık beynimi bir türlü aydınlatamayan sevgili, yanındayken hissettiğim neşeyi, güveni ve huzuru özledim.

Henüz geldiğim bu şehir, anlar mı sensizliği mi? Kucak açar mı bir yabancıya? Sarar mı bilinmez yaralarımı. Bu sonbahar günü, tek başıma yürürken amaçsız kalabalıkların içinde, dökülen her bir yaprak canımı yakıyor adeta.  Kızıla dönmüş sokaklar, daha bir vurguluyor sensizliğimi…ki bilrsin ne kadar severim sonbaharın rengini.

Kalbimi aşkların en güzeline alıştırıp, beni ebedi yalnızlığa terk eden sevgili;

Şimdi hangi rüzgar getirir kokunu,  hangi  yağmur  yıkar ruhumu, hangi güneş ısıtır üşüyen yanlarımı?

Gittin.  Sadece benden gitmedin aslında.…şehrimin kaldırımlarını,  göğümün yıldızlarını, teneffüs ettiğim havayı da terk ettin. Gittin…  Dinlediğim tüm şarkıları, okuduğum tüm şiirleri, izlediğim tüm aşk filmlerini de alıp gittin.  Geriye yalnızlık kaldı senden. Ona da gözüm gibi bakıyorum sevgili.

İçimde apansız bıraktığın boşlukla nasıl başa çıkacağımı bilmezken daha,  yapabileceğim tek şey ; gitmek gibi gelmişti banada.  Gitmek…her şeyi unutturabilecekmiş gibi.  Beklide yanlış mevsimde gitmiştim ben.  Evet evet her şeyin tek suçlusu sonbardı. Günah keçisini de bulmuştum ama, neden birazcık olsun azalmıyordu içimdeki sızı. Halbuki azıcık ara verse sızlamaya, azıcık azaltıverse şiddetini, her şey daha iyi olacaktı biliyorum. Doğum sancısı bile daha insaflıydı bu acıdan. Hiç olmazsa arada şiddetini azaltıyor, insanın biraz güç toplamasına müsaade ediyordu.

Gözünün değdiği yeri mübarek bildiğim sevgili;

Her ayrılığın bir vuslatı vardı hani.  İnanmam gayrı hiçbir sözüne.  ‘Ol’ demişti Yaradan hani. Olmuştuk bizde.  ‘Ol’ demez mi yine?  İster uzakta ister yanıbaşımda ol. Ama ol sevgili.  Yeterki sen ol.

0 yorum:

Yorum Gönder